Güzellik diktatörlüğü

big_odalisque
200 YIL ÖNCE, 200 YIL SONRA – Sanat tarihinin en güzel çıplaklarından ‘Büyük Odalık’, Photoshop’ta sıfır bedene çevrildi. Sonuç, güzellik anlayışımızdaki tuhaflaşmanın kanıtıydı.

TEMPO (Aralık 2014) – Küçükken, prensesin güzel olmadığı tek bir masal bile duymadık. Barbie gerçekten yaşasa, o anatomiyle ayakta bile duramazdı, ama kız çocukları ona taptı. Pamela Anderson’ın göğüsleri silikondu, yine de ilahe muamelesi gördü. Modacılar sıfır beden modellere düşkündü, aslında o kadınlar düpedüz iskeletti. Şimdi de Renée Zellweger’in kötü estetiği ve Kim Kardashian’ın Photoshop’lu kalçasıyla uğraşıyoruz. Güzel olma çabası, teknolojinin ve tıbbın gelişimiyle çığırından çıksa da, “Yeter artık!” diyenler artıyor. 

Yazı ve röportajlar: Özlem Numanoğlu / ozlem@doganburda.com

Fransız ressam Jean-Auguste-Dominique Ingres’in, ‘Büyük Odalık’ adlı tablosu (yukarıda üstte) 1819’da Paris’te sergilendiğinde şok etkisi yaratmıştı. Modelin anatomiyle alay eden uzun hatları, eleştirmenleri öyle çileden çıkarmıştı ki, “Kemikleri yok mu bu kadının?!” diyorlardı. 200 yıl sonra geldiğimiz noktada, tablo Louvre’da sergilenen bir başyapıta dönüştü, gelin görün ki, bu kez de bizler modeli 21’inci yüzyıl bakışımızla yargılayıp, “Ne kadar tombul bu kadın” diyoruz. Fotoğraf editörü Lauren Wade, bu algısal evrimimizi dijital ortamda somutlaştırdı ve ‘Büyük Odalık’ı bir 21’inci yüzyıl güzeline çevirdi. Photoshop’tan neşteriyle, tablonun kahramanını baştan ayağa inceltti; kalçalarını daraltıp belini oyuklaştırdı; gözlerini irileştirdi; burnunu küçülttü ve dudaklarını dolgunlaştırdı. Sonuç, sanat adına bir katliamdı elbette, ama yıllar yılı sıfır beden modeller ve Photoshop güzelleriyle terbiye edilmiş gözlerimiz için, yeni resimdeki artık daha bildik bir figürdü.

Güzelliği hırs meselesi yapmış bir devrin mahsulleriyiz. Daha güzel olmak uğruna yüzümüzdeki kemikleri kırdırıp, kaslarımızı felç edebiliyor; yapay ultraviyole ışınlarıyla bronzlaşıyor; anti-aging kremlerinden medet umuyor; moda gurularının biçtiği bedenlere gireceğiz diye o diyetten bu diyete perişan oluyoruz. Aslında sadece bugün değil, tarih boyunca hep daha güzel olmaya çalıştık. Mesela:

tarih_guzellik1** Çinliler, küçücük ayaklara o kadar düşkündü ki, bu uğurda kız çocuklarını ayak parmaklarını kırarak sakatlıyorlardı. Bu uygulama yüzyıllarca sürdü.

** Rönesans döneminde iri gözbebekleri çekici bulunduğu için, İtalyan kadınları gözlerine zehirli bir bitkinin suyunu damlatıyordu.

** Aydınlanma Çağı’nda soluk görünmek hem güzellik, hem zenginlik sembolüydü. Aristokratlar bunun için yüzlerine beyaz kurşun içeren toksik bir pudra sürüyordu. Pudra cildi iltihap içinde bırakıyor ve kelliğe yol açıyordu.

** 1800’ler İngiltere’sinde zayıflık modaydı. Kadınlar da ince kalabilmek için sterilize edilmiş bağırsak kurdu larvası hapları yutuyordu. Bu ‘diyet’, daha modern zamanlarda da sürdü.

“TABİAT ANA’YI KANDIRIYORUZ”

New Mexico Eyalet Üniversitesi’nden psikoloji onursal profesörü Victor Johnston, görüntümüzle oynamamızın yeni olmadığını anlatıyor: “Sadece (bunu) şimdi daha iyi ve daha hızlı yapabiliyoruz. Yüz ve vücutla eskiye göre çok daha fazla oynayabiliyoruz ama bütün değişiklikler biz insanların tarihin başlangıcından beri izlediği eski şablona hâlâ uyuyor. Gerçekte olduğumuzdan daha çekici görünmek için görünüşümüzle hep oynadık! Uzun zamandır Tabiat  Ana’yı kandırıyoruz.” (*)

Estetik, kozmetik, moda ve gelişmiş teknolojinin yardımıyla bunu yapmak her zamankinden kolay. Fakat bu dörtlü nedeniyle kusursuzluk çıtamız artık öyle yükseklerde ki, süper modeller bile güzellik endüstrisinin sihirli değnekleri olmaksızın reklamlarda ve moda dergilerinde boy gösteremiyor. Ekonomi ve politika tahsilli Victoria’s Secret modeli Cameron Russell, o sihirli değnekleri iki yıl önce TED konferansında etkileyici bir sunumla anlatmıştı.

1.78 boyu ve 84-58-86 ölçüleriyle 21’inci yüzyıl güzellik standartlarını mükemmelen karşılayan Amerikalı model, ironik konuşmasına, “Ben genetik piyangoyu kazandım. Bu bir miras ve üzerinden para kazanıyorum” diye başlayıp, iğnelerini bir bir sektöre batırmıştı. Mayoyla çekildiği ilk profesyonel (üstte solda) fotoğrafı barkovizyona yansıtan Russell, “Henüz âdet bile görmemiştim. Gencecik bir kızdım” diyerek, o kareden sadece birkaç ay önce babaannesiyle çekildiği bir başka mayolu (üstte sağda) kareyi seyircilere gösterdi. Fark dramatikti. Russell, bu ikili örnekleri prestijli moda dergileri vb. için yapılmış çekimlerle çeşitlendirip, en sonunda şöyle dedi: “İşte karşınızda duruyorum. Ve umuyorum ki, bu fotoğrafların benim fotoğraflarım olmadığını görüyorsunuzdur. Bunlar bir grup profesyonel tarafından inşa ediliyor; kuaförler, makyaj sanatçıları, fotoğrafçılar, tasarımcılar, onların asistanları, ön-prodüksiyon, post-prodüksiyon ve sonuçta bunu yaratıyorlar. O ben değilim.”

cameron_russell
Model Cameron Russell’ın, yazıda sözünü ettiğimiz iki fotoğrafı. İki kare, birkaç ay arayla çekildi. Russell, o dönem 16 yaşındaydı.

“MARILYN KADAR ŞİŞMAN OLSAM KENDİMİ ÖLDÜRÜRDÜM”

Bir süper modelin bile aslında kendisine benzemediği bu kurgusal dünyada, genetik piyango konusunda Russell kadar şanslı olmayan milyonlarca kadının güzellik formülü ise kendisinden isteneni yapıp, para harcamak. Modadan kozmetiğe, estetikten zayıflama ürünlerine güzellik idealine akıttığımız para trilyon dolarları buluyor. Ve endüstrinin albenili çarkı, kendisinden hoşnutsuz kitleler için ışıltılar saçarak dönmeye devam ediyor.

Vardığımız noktada, güzellik obsesyonumuz o halde ki, yaşasa Marilyn Monroe’ya bile kendisini berbat hissettirebilirdik. Gerçekten de bir ara Batı medyası ciddi ciddi “Marilyn Monroe büyük beden miydi?” sorusunu tartışıyordu. O günlerde Londra’daki ‘The Marilyn’ sergisini gezen İngiliz model ve oyuncu Elizabeth Hurley, Monroe’nun kıyafetlerini görünce ‘dehşet’e düşmüştü: “Her zaman Marilyn Monroe’nun müthiş göründüğünü düşünmüşümdür ama eğer o kadar şişman olsaydım kendimi öldürürdüm! Bir mezura alıp kalçalarını ölçmek istedim. Çok büyüktü.” Hurley’nin ölçmek istediği kalçalar aslında 90 santimetre bile değildi. Ama çağın acı gerçeği, Hurley’nin abartılı söyleminde mevcuttu: Marilyn Monroe bugün bir model ajansının kapısını çalsa muhtemelen kısa boylu ve fazla şişman bulunacak; bir filmde oynayacak olsa kilo vermesi istenecekti.

Vücut algısına dair bu tehlikeli ve gerçek dışı mesajlar, moda dergileri, moda evleri, billboardlar, TV ve Hurley gibi meşhurlar aracılığıyla yıllarca yayılıp durdu. Peki, baş sorumlu kim?

marily_monroe
Marilyn Monroe, 1.66 metre boyunda ve 53 kiloydu. Terzi kayıtlarına göre, vücut ölçüleri 88-55-88’di. “Onun kadar şişman olsaydım kendimi öldürürdüm” diyen model Elizabeth Hurley’nin (solda) ölçüleri neredeyse Monroe ile aynı: 86-61-86. Fark, 1.73’lük boyda.

TUVALET KÂĞIDI YİYEN SIFIR BEDEN MODELLER

skinny
Sıfır beden ya da skinny; aşırı zayıf modellerin devri kapanmıyor. Fotoğraf Nisan 2014 tarihli. Model, Cassi Van Den Dungen.

Moda dünyasının ‘kutsal’ yayını Vogue’un Avustralya edisyonunun eski editörü Kirstie Clements, geçen yıl The Guardian’a yazdığı makalede bu soruyu şöyle cevaplıyor: “İş, bu konuda kimi suçlayacağınıza gelince ateş hattındakiler dergi editörleridir. Aslında bu daha karmaşık bir konu. Süreç şöyle işler: Tasarımcılar kıyafetlerini canlı bir iskelet üzerinde yaratır. Çok azının yuvarlak hatlı modelleri vardır. Sonra bu koleksiyonlar podyumda uzun boylu, iğne iplik modellerce sergilenir, böylece tasarımcı kıyafetinin dökümünü gösterebilir. Cast direktörleri ve stilistler, -tuhaf bir sebeple- genç, neşeli, 1.80 boylarında ve ergenlik öncesi erkek çocuğu görünümlü modelleri seçer.”

Clements, 1990’lardan sonra modaevlerinin hazırladığı kıyafetlerin bedenlerinin daraldığını, dergilerin bu kıyafetlere sığacak modeller talep ettiğini ve modellerin de oyunda kalabilmek için aç gezmeye başladığını anlatıyor. “1990’ların sonunda, bir çekim için Rus bir modelle Marakeş’e gittik. Kız kendisini aç bırakıyordu. (…) Seyahatin sonunda, oturacak kadar bile enerjisi kalmamıştı; gözlerini güç bela açabiliyordu. Son pozu alabilmek için onu bir çeşmenin yanına yatırıp çektik.”

2000’lere gelindiğinde işler daha da çığırından çıkmıştı. “2004 yılında, New York’ta üst düzey bir model temsilcisiyle öğle yemeği yiyordum. ‘İşler ciddileşiyor’ dedi. Sonra sesini alçaltıp, yan masalardakilerin duymaması için etrafına şöyle bir bakınıp, ‘Cast direktörleri kızların artık daha da zayıf olmasını istiyor. Dört modelim hastanede. Birkaçı tuvalet kâğıdı yemeye başladı. Belli ki bunlar şişip, midelerini dolduruyor.’”

‘GERÇEK KADINLAR’ TABULARI YIKABİLİR Mİ?

Bu korkunç anekdotlar yüzünden, geçtiğimiz ay Amerikan Vogue dergisinin büyük beden modellerle yaptığı iç çamaşırı çekimi göründüğünden daha mühimdi. Modellerden Ashley Graham, sevincini Twitter’dan “Ne an ama!” diye paylaşıyor; okurlar, derginin internet sitesindeki yorumlarında, çoğu Amerikan kadınının sahip olduğu formu göstermeye başladığı için Vogue’u coşkuyla kutluyorlardı. Biri şöyle diyordu: “Bu, uzun zamandır Vogue’da gördüğüm en ilham verici ve en yararlı paylaşım.”

Tara-Lynn-vogue
Moda dünyasının ‘kutsal’ yayını Amerikan Vogue, geçen ay büyük beden modellerle iç çamaşırı çekimi yaptı, alkışları topladı. Fotoğraftaki Tara Lynn’in beden ölçüleri 97-86-119. Popülaritelerini bir ölçüde koruyan sıfır beden modellerin ölçüleri ise aşağı yukarı 81-55 -83.

Sadece Vogue değil. Mesela; Pirelli Takvimi’ne ilk kez büyük beden model giriyor, Calvin Klein iç çamaşırları ‘normal’ ölçülerdeki kadınlar için koleksiyonlar hazırlıyor, Victoria’s Secret sosyal medyada yaylım ateşine tutulan ‘Mükemmel Vücut’ kampanyasını geri çekiyor, pozitif beden aktivistleri ‘Reklamlarda Gerçeklik’ kampanyasıyla ABD yönetiminin kapısına dayanıyor ve güzellik diktatörlüğünün tabuları hafiften yıkılıyor. O meşhur tezin dediği gibi, her şey karşıtını yaratıyor.

Diğer yandan, tüm bu ‘vücudunuzla barışın’ hareketlerinin güzelliği kavrayış şeklimizi ne ölçüde değiştirdiği tartışmalı. 2012 yılında ABD’de, biri ‘pozitif vücut’ algısını güçlendirmeyi amaçlayan, diğeri ‘ince beden’ idealini vurgulayan iki ayrı televizyon programı ekseninde bir araştırma yürütüldü. Denekler iki ayrı gruba ayrıldı. Bir kısmı, sadece daha kilolu, bir kısmı sadece daha zayıf kadınların olduğu programları izledi. Sonuç çarpıcıydı; zira her iki grupta da negatif vücut algısı kaynaklı anksiyete ve kilo mutsuzluğu baş göstermişti. Kısacası, ‘ince beden’ ideali her durumda kazanmıştı.

Günümüzde, bedenimizle ilgili hoşnutsuzluklarımızın baş sorumluları arasında; kozmetik cerrahinin patlaması ve dijital ortamda yaratılan mükemmel imajlar gösteriliyor. ‘Suçlu’lara yakından bakalım.

TATMİNSİZLİĞE NEŞTERLİ, İĞNELİ ÇÖZÜM: ESTETİK

ramses
II. RAMSES ESTETİKLİYDİ
Doğru okudunuz. Mısırlılar, firavunlarının yüzü öteki tarafta tanınsın diye mumyası üzerinde küçük bir operasyon yaptılar. Canlı insanlar üzerindeki ilk plastik cerrahi operasyonları ise, M.Ö. 600’de Hindistan’da yapıldı. Dr. Sushruta, burunları kesilerek halka teşhir edilen suçluların utancını azaltmak için yanak ya da alınlarından aldığı parçalarla burunları yeniden yapıyordu.

Tarihin bilinen ilk plastik cerrahi operasyonunun kahramanı epey meşhur biri: Haşmetli burnuyla nam salmış firavun II. Ramses. Antik Mısır’da, ölümden sonra diğer tarafa taşınan tek şeyin yüz olduğuna inanılıyordu. Bu yüzden, II. Ramses’in diğer tarafta tanınabilmesi için, alametifarikası olan burnuna kemik ve tohumlar yerleştirilmişti.

Son yüzyılda ise, plastik cerrahi bir insanı neredeyse yeni baştan yaratabilecek kadar ilerledi. İlk cinsiyet değiştirme ameliyatı 1951’de, ilk meme implantı operasyonu 1962’de yapıldı. 1990’larda denkleme Pamela Anderson ve ‘Dirty Dancing’in yıldızı Jennifer Grey gibi ünlü isimler dâhil oldu. 2003’e gelindiğinde, Miami’li iki plastik cerrahı anlatan Amerikan dizisi ‘Nip/Tuck’ reyting rekorları kırıyordu. 2004’te Beverly Hills’li plastik cerrahları ve hastalarını anlatan reality şov ‘Dr. 90210’ başladı. Estetik büyük bir hızla yayılıyor, bu sırada kötü örnekler de peşpeşe geliyordu. 2009’da, reality şov yıldızı Heidi Montag bir günde tam 10 operasyon geçirdi. Bir yıl sonra şöyle diyordu: “Bu operasyonlar kariyerimi ve özel hayatımı mahvetti. Zaman makinesine atlayıp, hepsini geri almak isterdim. Artık hep Edward Scissorhands(**) gibi hissedeceğim.” Aynı yıl, 38 yaşındaki Arjantinli model ve eski güzellik kraliçesi Solange Magnano, kalça sıkılaştırma ameliyatı sırasında zerk edilen sıvının ciğerleri ve beynine ulaşması yüzünden hayatını kaybetti.

RENÉE ARTIK KENDİSİ DEĞİL

renee-zellweger
Renée Zellweger’in estetikle değişen yüzü çoğumuza vahim geldi. Ama o “Mutluyum” diyor.

Estetik günümüzde daha ucuz, daha hızlı, daha yaygın. Salgının merkez üssü ABD. Dünyanın en çok kozmetik prosedür uygulanan ülkesi ise, şimdilik Güney Kore. 49 milyonluk ülkede, her bin kişiden 13’ü estetikli! Koreliler en çok göz kapaklarını kaldırtıp çekik gözlerini irileştirmek ve Batılılara benzemek istiyor. Lakin Batılı kadınlar da kendilerine benzemek istemiyor. Son örneği, Renée Zellweger.

Bir vakitler sevimli ve sağlıklı güzelliğin sembolü olarak gördüğümüz oyuncuyu, uzun bir aradan sonra kırmızı halıda görünce, resmen kalbimiz kırıldı. Çünkü o artık Renée Zellweger değildi. Dolgun yanakları çökmüş, çekik gözleri irileşmiş,
köşeli çenesi törpülenmişti. Twitter ahalisi alaycı alaycı şakımakta gecikmedi;
“Yeni yüzü Cadılar Bayramı kostümü gibi olmuş” diyorlardı. 45 yaşındaki yıldız ise, bu dramatik değişimi, “Farklı görünüyorum, çünkü mutlu ve tatminkâr bir hayat yaşıyorum” diye açıkladı. Ama artık kül yutmuyoruz. Harvard Üniversitesi’nden evrimsel psikoloji uzmanı Nancy Etcoff, New York Times’a şöyle dedi: “Kötü plastik cerrahi görmeye alıştık. Göğüste iki büyük basketbol topu, balık dudaklar, şiş yanaklar. Ama bu biraz farklı. Başka biri gibi görünüyor. (…) Yüzler insanlara kim olduğumuzu, akrabalarımızın kim olduğunu, nasıl hissettiğimizi söyler. Bizler yüz virtüözleriyiz. Tek bir yüzü binlerce, hatta milyonlarca yüz arasından ayırt edebiliriz. Birileri yüzlerine bir şeyler yaptığında, bu onları tanınmaz hale getirir, bu da bizlerin onların yüzünü okuma kabiliyetimizi etkiler. Tam bir şoktur.”

NEŞTERSİZ, İĞNESİZ ESTETİK: PHOTOSHOP

Estetiğin bilgisayar ortamındaki simülasyonu ise, Photoshop. Gelişmiş bir imaj editleme programı olan Photoshop, çağın gerçek dışı güzellik standartlarından sorumlu günah keçisi ilan edilmiş durumda. Bundan 27 yıl önce Amerikalı Knoll kardeşler Photoshop’u geliştirmeye başladıklarında, güzellik umurlarında bile değildi. Michigan Üniversitesi’nde doktora yapan Thomas Knoll, Mac Plus’ındaki bir imaj görüntüleme sorunu yüzünden Photoshop’u kodlamaya başlamış; o sıralar ilk ‘Star Wars’ filminin özel efektleri üzerine çalışan kardeşi John Knoll da projedeki potansiyeli görüp, Thomas’a bunu kapsamlı bir imaj editleme programına dönüştürmesini önermişti.

knollbrothers
PHOTOSHOP’UN MUCİTLERİ – John ve Thomas Knoll

Photoshop, 1990’da ticari bir ürün olarak hayatımıza girdi ve becerikli fonksiyonlarıyla egemenlik alanını mahalle fotoğrafçısına kadar genişletti. Vesikalıklarımız bir yana, şu an Photoshop gibi bilgisayar programlarıyla rötuşlanmamış neredeyse tek bir moda çekimi ya da reklam fotoğrafı bile görmüyoruz. Photoshop’un elinden gelmeyen yok; kırışıklıkları, pürüzleri, selülitleri, sağdan soldan pörtleyen yağları yok ediyor, göğüsleri büyütüyor, beli inceltiyor, kalçaları yuvarlaklaştırıyor, bacakları uzatıyor, yüz hatlarını küçültüp büyütüyor, renkleri dilediği gibi değiştiriyor.

ANTİ-PHOTOSHOP HAREKETİ

Son dönemin en bomba Photoshop harikası, Paper dergisinin Kim Kardashian kapağıydı. Kardashian’ın cömertçe sergilediği azametli kalçasına nispet yapan koptu kopacak beli ve kalçasının üzerine oturtulan şampanya kadehi ortalığı yıktı geçti. Kerameti kendinden menkul reality şov yıldızı, büyük bir yaygarayla ‘interneti kırarken’ (bkz. #BreakTheInternet), farklı ünlüler de eğlence dünyasının kurallarını yıkmakla meşguldü.

kardashian_paper
Paper dergisinin kapağı eğlenceliydi, ama dergi de, fotoğrafçı da Kim Kardashian’ın bedeninin neredeyse hiç değiştirilmediğini söyleyince alay ve tartışma konusu oldu.

O isimlerden biri, yıllar önce mini bir Photoshop skandalına karışmış İngiliz oyuncu Keira Knightley’di (28). Vaktinde ‘Kral Arthur’un afişinde göğüsleri büyütülen oyuncu, 10 yıl sonra Interview dergisine üstsüz poz verdi. Tek şartı, göğüslerinin büyütülmemesiydi. “Paparazzi fotoğraflarından film afişlerine, vücudum farklı zamanlarda, farklı sebeplerle defalarca manipüle edildi” diyen Knightley, kadın vücudunun ‘savaş alanı’na dönüşmesinden kısmen fotoğrafları sorumlu tutuyordu.

keira-knightley
Keira Knightley – Interview Dergisi

İkinci hamle, Lara Stone’dan (30) geldi. System dergisine çıplak poz veren Hollandalı süper modelin fotoğrafları Photoshop’lanmamıştı ve anne olmanın doğal izleri vücudunda açıkça görülüyordu. Stone, bu değişimle ilgili olarak daha önce şöyle demişti: “Herkesin kollarında yağlar ya da sarkmış göğüsleri var. Bu doğal. Şu anda bunu kabullenmeye çalışıyorum.”

lara-stone
Lara Stone – System Magazine

Son haber, bir iç çamaşırı markasından. Bu yıl reklam kampanyasını gerçeklik üzerine kuran Aerie, çekim sonuçlarını Photoshop’suz halleriyle kullandı. Reklamlardan sonra satışlar yüzde 9 arttı. Slogan şuydu: “Bu fotoğraftaki kız rötuşlanmamıştır. Gerçek sen, seksisin.”

aerie
Photoshop’suz bir Aerie reklam afişi

Bundan birkaç ay önce de Avustralyalı model Meaghan Kausman, Fella Swim için poz verirken, vücudunun başına geleceklerden habersizdi. Bir sabah Instagram’ı açtı ve kendisini birkaç beden küçülmüş halde gördü. Öyle öfkelendi ki, kendi hesabından aynı pozun orijinalini paylaşarak, “Şok geçiriyorum. Bu sektör çıldırmış! Ben 40 bedenim, 36 değil. Bu, benim vücudum” yazdı. Pozitif vücut aktivisti olan modelin tepkisi üzerine marka özür diledi.

meaghankausman
Meaghan Kausman’ın itiraz ettiği Photoshop’lu kare üstte. Alttaki fotoğrafın orijinal hali.

Peki, ‘gerçek kadın’ları mesela New York Moda Haftası’nda görebilir miyiz? Wall Street Journal’ın stil yazarı Christina Brinkly, WSJ Live’da kendisine sorulan bu soruya, “Sanmıyorum” diye yanıt veriyor. Ama yine de son birkaç yıldır podyumda biraz daha kilolu modeller görmekten memnun: “Bu da bir şeydir.”

(*) Eduardo Punset ve Lynn Margulis’in ‘Zamanımızın Büyük Bilimcileriyle Söyleşiler-Hayat Kitabı’ adlı kitabından.

(**) Tim Burton filmi ‘Makas Eller’de Johnny Depp’in canlandırdığı Edward Scissorhands, mucidinin ölümü üzerine elleri yapılmadan kalan insanımsı bir genç adam.

**UZMAN GÖRÜŞLERİ**

“Photoshop’un günah keçisi ilan edilmesinin anlamı yok”
Emre Yunusoğlu
Hürriyet Gazetesi / Fotoğrafçı

emre_yunusogluPHOTOSHOP GEREKLİ Mİ? Stüdyoda vs. güçlü ışıkların altında bazen gözümüzle göremediğimiz ekstra kusurlar meydana çıkıyor. Bunları ölçülü, anatomiyi bozmayacak biçimde gidermek gerekiyor.
NELER YAPILIYOR? Bedeni ince gösteriyorsun, bacakları pürüzsüzleştiriyorsun, yüzü rötuşluyorsun. Herkes kendisini güzel görmek ister; bugüne kadar kimse
Photoshop’lanmamayı talep etmedi.
PHOTOSHOP’UN ÖLÇÜSÜ Yaş ve gerçek görünümle paralel olmalı. 70 yaşındaki birini 40’ında gibi göstermemelisin. Ama yapılıyor mu? Yapılıyor. Tabii bazen de öyle bedenler, öyle tenler görüyorsun ki, “Bu herhalde retouch’tan çıkarak geldi dünyaya” diyorsun.
PHOTOSHOP’TAN ÖNCE İşin yüzde 95’i karanlık odada yapılıyordu. 1800’lerde
portre fotoğrafçısı Nadar bile fotoğrafın üzerinde boyama usulüyle rötuş yapıyordu. Şu anda sadece daha hızlı yapabiliyoruz.
KÖTÜ BİR ANI Dünyaca ünlü bir modelin, ters ışıkta harika bir fotoğrafını çektim. Edit’leyip gazeteye yolladım, ama sistemdeki bir karışıklık yüzünden fotoğrafın üzerinde çalışılmamış hali yayımlandı. Kocaman bir kapak fotoğrafıydı ve modelin ayak bileğinden bacağının üzerine kadar bütün ayva tüyleri kaktüs gibi meydandaydı! Sonuçta; model üzüldü, Twitter, Ekşi Sözlük vs. çalkalandı; “Sabah kahvaltımızın içine ettin” gibi yorumlar yapıldı (gülüyor). Dünyada işin kuralı bu. Sen birini güzel göstermezsen, başkasıyla çalışır.

“Güzel insanlar yaşlanmaya başlayınca paniğe kapılıyor”
Prof. Dr. Ahmet Karacalar
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı

ahmet_karacalarKIM KARDASHIAN (Paper pozu üzerine) Evrensel değere göre, belin kalçaya oranı 0.7-0.8’dir. Kardashian’ınki büyük ihtimalle 0.9’un üzerinde. Epey büyük bir kalçası var, o yüzden üzerinde şampanya bardağı durabilir. Ameliyatla belini
inceltip, kalçasını büyütmüş de olabilir. Ben o kısımda Photoshop olduğunu pek zannetmiyorum; o bel, o kalçayı taşıyabilir. Neden bu kadar büyük bir kalça? Çünkü abartı seksiliği getiriyor.
ÜNLÜLERE BENZEMEK İSTEYENLER Angelina Jolie dudağı ya da Brad Pitt çenesi isteyenler olabiliyor. Türkiye’den Petek Dinçöz burnu isteniyor. Aslında onun burnu da estetikli ve üstelik mükemmel değil. Ama insanlar, yıldızları kusursuz zannediyor. Ünlülerin tavırları, bakışları, aura’ları bir ışıltı yaratıyor ve kusuru örtüyor. İnsanları kör eden bu yıldız ışıltısı.
barbiePSİKOLOJİK SORUNU OLAN HASTALAR Beden algı bozukluğuna çok sık
rastlıyoruz. Böyle bir sorunu olan hastalar ameliyat edilse de mutlu olmaz; yaptıracak başka bir yer bulur. Depresyondaki ya da psikolojik durumu stabil olmayan kişilere de işlem yapılmamalı. Şüphelendiğim durumlarda, hastanın psikolojik testlerini isterim.
ESTETİK BAĞIMLILIĞI İki sebebi var. 1) Kişi, estetiğini beğenirse mutlu olur ve “Şuramı da yaptırayım” der. O keyfin bağımlısı olur. 2) Uyum bozulursa estetik devam eder. Yüze uymayan bir burun yapılırsa, uyumu sağlamak için yeni operasyonlar yapılır.
YAŞLANMA PANİĞİ “Artık bana bakmıyorlar” diye gelen çok olur. Güzel insanlar yaşlanmaya başlayınca paniğe kapılabilir. Çizgiler yaşlanma belirtisi değildir ama oranların bozulmaya başlaması bir sorundur.

“Estetik pahalı bir iş. Ucuz algılanmamalı”
Dr. Mustafa Karataş
Medikal Estetik Uzmanı

mustafa_karatasRENEE ZELLWEGER Bir doktor olarak beğenmedim. Çok karakteristik bir yüzü vardı; özellikle gözleri çok kendine hastı. Fotoğraflarda gördüğüm kadarıyla; üst göz kapağına operasyon yapılmış, bu sırada kaş-göz mesafesi olabildiğince korunması gerekirken düşürülmüş; kaşları gözlerine çok yaklaşmış. Bu da, çok başka bir kadın olmasına neden olmuş. Böyle düşük göz kapaklarının operasyonları zordur. Hiç olmaması gerekirdi, çünkü gözler karakteristiğini kaybetmiş. Alnındaki botoks çok gergin olduğu için kaşlar daha da düşmüş. Orta yüzüne ve çenesine uygulanan dolgu da, o yuvarlak hatlı kadını elmacık kemikli, uzun çeneli hale getirmiş.
KÖTÜ BOTOKS, DOLGU VB. ÖRNEKLERİ 1) Hastalar çok dikkatli olmalı, doktorlarını dinlemeli ve söylenenleri irdelemeli. 2) Estetik pahalı bir iş. Ucuz algılanması/yapılması, kötü malzemeler kullanılması, iyi olmayan koşullarda yapılması hastaya negatif olarak yansır. Hayat boyu taşıyacağı bir izle kalabilir.

“Kendini beğenmeyen insan, başkaları tarafından ‘çok beğenilmek’ istiyor”
Prof. Dr. Doğan Şahin
İ.Ü. Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

 

dogansahinGÜZELLİK OBSESYONU Hepimizin başkaları tarafından onaylanmaya ve
beğenilmeye ihtiyacı var. Miktarı, kişiden kişiye değişiyor. İnsan kendisini ne kadar az beğenirse, başkalarının beğenisine o kadar fazla ihtiyaç duyuyor. Sürekli daha güzel olmak için çırpınan insanlar, başkaları onları beğenince kendilerini beğenebiliyor. Başkalarının beğenisi olmadan huzurlu ve doyumlu olamıyor; bu yüzden başkalarının beğenisine oksijen kadar ihtiyaç duyuyorlar.
BAŞKALARININ BEĞENİSİ Çocuk, kendilik algısı ve saygısı oluştururken, dışarıya, özellikle de ailesine bağımlı olur. Etrafının onu algılayışına ve tutumuna göre, kendisini değerli, güvenli, beğenilen, sevilen biri hisseder ya da hissedemez. Bu dönemde, yeterince olumlu bir kendilik algısı/saygısı geliştiremeyenler, sadece başkaları tarafından beğenildikleri sürece kendilerinden memnun ve huzurlu olabilir.
bieberBEDENİNDE KUSUR ARAMAK Beden dismorfik bozukluğu olan kişiler, bedenlerinde hayali bir kusur bulup onunla meşgul olur. Küçük bir kusurları varsa bile, yaşadıkları kaygı derecesi çok şiddetlidir. En çok yüz, saçlar, burun, cilt ve gözler, çene ve kalçalarında kusur bulurlar. Bazı kişilerde kusur ameliyat olana kadar değişmez; bazılarında da kusurlu gördükleri bölgeler zamanla değişebilir. Sosyal etkinliklere katılmaktan, flört etmekten kaçınırlar, iş ve okul başarısı bozulur. İntihar girişimi oranı da oldukça yüksektir (yüzde 10-20). Ameliyat olunca da ya istedikleri gibi olmadığı gerekçesiyle tatmin olmazlar ya da başka yerlerinde yeni bir kusur bulurlar. Plastik cerrahların bu kişileri ameliyat etmesi tavsiye edilmez, çünkü sorun bedenlerinde değil, onu algılayışlarında olduğu için ameliyatla düzelmezler.
ESTETİK OPERASYONLAR İnsanların görünümlerini olduğundan ‘güzel’ yapma çabası evrenseldir. Psikolojik sorunun sınırı ise, ruhsal huzurun bedensel görünüme endeksli olduğu yerdir. Ruhsal bozukluğun sınırı, bedeninde kusur aramak ve memnuniyetsizlikle başlar.
YAŞLANMAYA DİRENMEK Kendinizde beğendiğiniz ya da başkalarının sizde beğendiğini düşündüğünüz tek şey gençlik ve güzellik ise, onu yitirmek bir felaket olacağından, yaşlanmamak için elinizden geleni yaparsınız. Kendinizden memnuniyetiniz, yaşam tecrübeniz ve öğrendikleriniz ise, yaşlılığın korkulan bir şey olmayacağıdır.