Baştan yaratılan şehir: Batum

Batum1
SOVYET İZLERİ SİLİNİRKEN – Batum’un Karadeniz kıyısındaki ışıltılı merkezi. Öndeki İskenderiye Feneri görünümlü yapı Sheraton Oteli.

TEMPO TRAVEL (Kış 2013-14) – Türk medyasının kumar odaklı ‘günahlar şehri’ yakıştırmalarını atın kafanızdan! Batum’u bu perspektife hapsetmek haksızlık. Şehir, Doğu Karadeniz sınırımızda büyük bir hız ve hırsla değişiyor.

Ekim ayının başı. Batum’da hava ılık. Yağmur ara ara atıştırıyor. Sakin şehirde siniri tepesinde görünen tek şey Karadeniz. Aylardır kıyısında keyif çatılan suları, şimdi öfkeyle sahili dövüyor. Bu soluk pastel manzara eşliğinde havaalanından şehir merkezine ilerlerken, Acara Özerk Bölgesi Turizm Daire Başkanlığı’ndan Nino Jintcharadze, “Daha geçen haftaya kadar denize giriyorduk!” diye sitem ediyor. Boş plastik şezlonglar ve yosun tutmuş palmiyeler Nino’yu onaylıyor sanki.

O sırada ben, bu ıssız güzelliği içime çekiyorum.

Yaz ve curcuna düşkünü değilseniz, şehrin sezon sonrası sükûnetinden büyüleneceğinizi garanti edebilirim.

batum_sahil
Sahil şeridi kilometrelerce uzayıp gidiyor.

batum_sahil2

NESİ ‘HİP’?

Batum ilk bakışta, yemyeşil Kafkas Dağları’nın eteklerine kurulu küçük bir sahil şehri. Arnavut kaldırımlı sokaklarını arşınlayana kadar “Kafkaslar’ın hip şehri” yorumlarını pek anlamlandıramıyorsunuz. Sonra sağda solda eski bir Sovyet kentinde olduğunuzu unutturan detaylar başlayıveriyor: Fütüristik nikâh dairesi, uzay gemisine benzer McDonald’s, İskenderiye Feneri görünümlü Sheraton, İtalya efektli Piazza Meydanı, afili İngiliz pub’ı, tuğla duvarlı Alman birahanesi ya da zarif bir Fransız kafesi…

batum_birahane
Alman birahanesi Münich, Oktoberfest’i kutlamaya çağırıyordu.
fanfan
Gençler sahilde değilse, kafelerde. Burası FanFan.
batum_pdf
Üstteki kare, Avrupa Meydanı’ndan. Gençlerin ardındaki bir rezidans projesi. Alttaki karede ise, eski Bulvar’daki fütüristik nikâh dairesi ve fıskiyeler görülüyor.

Nihayetinde, zamanda donmuş gibi duran bir Sovyet ‘toplu konut’uyla karşılaşıyor ve 22 yıl öncesine kadar komünist rejimin parçası olan topraklarda bulunduğunuzu yeniden hatırlıyorsunuz.

SOVYET TİPİ TOKİ EVLERİ

Bizdeki TOKİ evlerinin atası gibi duran bu konutlar, şehrin hemen her yerinden ayrık otu gibi yükseliyor. Çoğu harap durumda. Cepheleri, mavi, yeşil, sarı, kırmızı plakalarla kaplı. Tek bakışla Sovyet dönemine gidip-geldiğiniz birer zaman makinesi gibiler. İçlerinde hayat olduğuna dair en bariz hayat belirtisi ise balkonları. İpe asılı çamaşırlar, çanak antenler, üst üste yığılmış ıvır zıvırlar ve arada bir çıkıp sigarasını tüttüren ev ahalisi…

batum_bulvar
Eski Bulvar’da bir Sovyet dönemi yapısı
batum_sovyet
‘Sovyet TOKİ’si’ tanımını hak etmiyor mu?

Bu konutların yoğunlukta olduğu ara sokaklara girince, merkezde bile olsanız şehrin ruhu da değişiveriyor. Eski otomobiller ve apartman girişlerine hâkim manzaralar, şehrin evrimine dair ipuçları veriyor.

Batum’da gördüğüm yegâne duvar yazıları da bu blokların üzerinde. Kimi İngilizce, kimi Gürcüce. Gürcüce olan birinin anlamını Nino’ya soruyorum. Gülerek, “Beni burada bekle” yazdığını söylüyor. Bir başka sokaktaki, sanki öbürüne sesleniyor: “Geldin mi?” İngilizce olan bir diğeri ise Patti Smith’ten alıntı yapıyor: “Jesus died for somebody’s sins, but not mine.” (İsa başkalarının günahları yüzünden öldü, benimkiler nedeniyle değil.)

batum_graffiti
Eski bir Sovyet binasının üzerinde Patti Smith’in sözleri
batum_duvar
Bir başka duvarda ünlü rock gruplarının isimleri

Daha çok gelir durumu düşük Batumluların yaşadığı bu evlerin, şehirdeki ‘rehabilitasyon’ sürecinin parçası olarak zamanla kaldırılması ve yerlerine, şehirde yaratılmak istenen atmosfere uygun yeni yapıların inşa edilmesi planlanıyor. (Umarım, yakın tarihin bir nişanesi olarak yıkılmayıp muhafaza edilenler olur.)

TEMA: ‘TARİHİ ’ GÖRÜNSÜN

Gürcistan’ın eski Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili, Sovyetler sonrasının Batum’unu anlatırken, “Dünya üzerindeki en karanlık yerlerden biri” ifadesini kullanmıştı. Günümüz Batum’u ise, bu dramatik benzetmeye meydan okurcasına ışıltılı. 2004’te, Saakaşvili’nin iş başına geldiği Gül Devrimi’nin ardından başlayan Batı yanlısı hamleyle, şehrin bir bölümü neredeyse baştan yaratılmış. Son beş-altı yıl içinde pek çok tarihi yapı restore edilmiş, şehrin mimari karakterine uygun yeni ev, otel, meydanlar inşa edilmiş ve kapılar modern mimariye açılmış. Dönüşüm, günümüzde de hız kesmişe benzemiyor.

Şehirdeki yenileme ve baştan yaratma çalışmalarının şu ana kadarki sonuçları, Neptün, Piazza ve Era (Avrupa) meydanlarında görülebilir. Buralardaki tarihi görünümlü kimi bina, çeşme ve heykellerin sadece birkaç yıllık geçmişi olduğuna inanmak güç.

batum_venus
Bologna’dakinin kopyası olan Neptün Çeşmesi, aynı isimli meydanda. Arkada görünen yine Sovyet evleri.  (2010)

STING’İN ÇALDIĞI MEYDAN

Eskiyi uyarlama çalışmalarının en etkileyici örneklerinden biri Piazza Meydanı. Planları devletin tozlu arşivlerinde tesadüf eseri bulunan ve projeye sadık kalınarak birebir inşa edilen Piazza, dört yıllık geçmişine rağmen yüzlerce yıllık İtalyan eserlerini andırıyor.

Çarpıcı meydanda; okul üniformalı garson kızların servis yaptığı İngiliz pub’ı ‘Quiet Woman’ ve leziz pastalarıyla Fransız kafesi ‘La Brioche’ hemen dikkat çekiyor. Daha dikkat çekici olan ise, Piazza’nın tavanlarındaki porselen süsleme ve boyamalar. Muh-te-şem! Sting’in de bir konser verdiği bu gözalıcı küçük meydan, şehrin en şık çekim merkezi.

Piazza Meydani(19)
Piazza Meydanı’nın saat kulesi ve altında Fransız kafesi
batum_piazza
Okul üniformalı garson kızların servis yaptığı Piazza’daki İngiliz pub’ı ‘Quiet Woman’

Ancak Batum ile ilgili okuduklarıma bakılırsa, şehrin başdöndüren değişimini ve pahalı turistik yatırımlarını ‘fazla’ bulanlar da var. Sanırım onlardan biriyle Avrupa Meydanı’ndaki afili Astroloji Kulesi’ne (o da eski görünümlü yenilerden) bakarken karşılaştım. Yaşlı bir Gürcü adam yanıma yaklaştı ve “Ne anlıyorsunuz bunlardan?”, “Bunu beğeniyor musunuz yani?” gibilerinden söylenip gitti.

Astronomik Saat - Cadde
Avrupa Meydanı’ndaki Astroloji Kulesi (solda) ve evler, Batum mimarisinin etkileyici örnekleri.
batum_era
Üstteki karenin detayı

Şehrin en çok üzerine titrenen yeri ise, tarihi merkezi. 150 yıllık geçmişi olan Eski Şehir bölgesinin süslü alınlıklı, mitolojik karakterlerle bezeli, bitkilerle sarıp sarmalanmış iki-üç katlı zarif evleri harika. Bu dokuya sevimli, dar sokakları, gizli saklı kafeleri, uluslararası markaların mağazalarını ve şarap butiklerini ekleyince, insan Avrupa’daymış hissine kapılabiliyor. (Neyse ki, size Avrupa’da olmadığınız gerçeğini hatırlatan şoförler işbaşında. Yol verme(me) konusunda biz Türklerden farkları yok.)

eski_sehir_batumi1
Eski Şehir bölgesi… Benetton, Diesel gibi dünya markalarının mağazaları da küçük butikler gibi sokak aralarında gizli.
eskisehir_batum
Eski Şehir bölgesinde ‘sıradan’ bir apartman…

O NE MİMARİ!

Ve gelelim modern Batum’a… İlk önce, birkaç yıl öncesine kadar üzerinde yıkık dökük binalardan başka bir şey olmayan Mucizeler Meydanı’nın adını anmak gerek. Dediklerine göre adıyla geçmişine gönderme yapıyor. Çünkü şu an üzerinde beş yıldızlı uluslararası oteller, çarpıcı Batum Teknoloji Üniversitesi ve DNA’yı andıran Alfabe Kulesi yükseliyor. Şehirde ilgimi en çok çeken modern yapı ise tuhaftır; bir McDonald’s! Bu uzay gemisi görünümlü modern cam yapıyı rahatlıkla bir çağdaş sanat müzesi zannedebilir, sonra bir fast-food restoranı ve aynı zamanda benzin istasyonu olduğunu öğrenip hayret edebilirsiniz. Bir kahve içme bahanesiyle içine girdiğimiz mekân, 460 cam panelle oluşturulmuş. İçinde begonya ekili çiçek terası da var. Şimdiden “Dünyanın en cool McDonalds’ı” unvanını kapmış. Bu çarpıcı asimetrik yapının mimarı, bol ödüllü ve Harvard’da eğitim görmüş Giorgi Khmaladze imiş.

mcdonalds_batum
McDonald’s binası. Sol taraftaki uzantının altı benzin istasyonu.

KAFKAS MONTE CARLO’SU OLUR MU?

Bu gibi prestijli projelerle şehri çekici kılmak ve bölgeyi dikkat çeken bir turizm merkezi haline getirmek için ekonominin altın kuralları işletiliyor: Az bürokrasi, düşük vergilendirme, esneklik. Havaalanından şehrin ilk uluslararası beş yıldızlı oteli Sheraton’a, Batum’da Türk şirketlerinin yatırımlarını görmek olağan. İşadamı Nurettin Çarmıklı’nın adını taşıyan cadde bile var. Bu yabancı yatırım rüzgârına ABD’li emlak kralı Donald Trump da Trump Towers ile dâhil olmak üzere.

Planın bir parçası da, Batum’u ‘Kafkaslar’ın Monte Carlo’su’ yapmak. Malum şehirde kumarhaneler serbest. Müşterilerinin önemli bölümü de Sarp Sınır Kapısı’ndan kimlik göstererek geçebilen Doğu Karadenizliler. “Batum olmuş Monte Carlo” demek için henüz tabii ki erken, ama bir gün işler gerçekten bu kadar büyürse kimse şaşırmayacak. Çünkü Batum’daki kalkınma hızı ve hırsı inanılmaz. Nino’nun sözleri, kıssadan hisse niteliğinde: “Batum, 15 yıllık kalkınma planını 5-6 yılda gerçekleştirdi.”

KADEH KALDIRMAK İÇİN 300 KELİME

Şehrin şarap kültürü ise ayrı ve uzun bir parantezi hak ediyor. Çünkü Gürcistan’da her şey bir yana, şarap bir yana. Gürcüler, şarabın bilinen tarihini 7 bin yıl öncesine kadar götüren topraklarına “Şarabın anavatanı” diyor. Bu konuda iddialı ve hayli gururlular.

Hayvan boynuzundan şarap içmek gibi çok kısıtlı olarak süren eski âdetleri arasında en yaygın olanı ‘tamada’ geleneği. Şöyle: Batum’da da bir sofraya oturduğunuz zaman önce sürahiyle şarap geliyor. Sonra o masanın tamada’sı belirleniyor. Tamada, masanın kadeh kaldırmaktan sorumlu kişisi. Sadece o kadeh kaldırırsa, diğerleri kaldırabiliyor. Bu yüzden saygın ve ağzı laf yapan biri olması önemli. Kadehleri dolu tutma görevi ise ‘merikipe’ye ait.

Böyle bir sofraya ben de oturdum. Sofranın tamada’sı şoförümüz Gocha idi. İlk kadehi, farklı kültürlerden gelmemize rağmen aynı masada barış içinde oturabilmemiz şerefine kaldırdı. Bu arada, kadeh kaldırmak için 300’den fazla kelime kullandıkları bilgisini de verdi.

acara
Keda bölgesinde Acara Şarap Evi

Ülkenin şarapcılık kültürünü yakından tanımak için doğru adres, Batum’a 43 kilometre mesafedeki dağlık Keda bölgesi. Üzüm bağları ve Fransızvari şarap evleri çarpıcı, ama Doğu Karadeniz’in çay bahçeleriyle kaplı yüksek dağlarına alışkın bir Rizeli olarak, aynı iklimi ve aynı tipik coğrafyayı paylaşan bu dağlarda hiç çay bahçesi görememek tuhafıma gidiyor (Çay bahçeleri kuzeydeki Kobuleti’deymiş).

Ve Kafkasya’da yaptığım bu ilk seyahat, Keda’nın algılarımı alt üst eden bağlarında mutlu sonla bitiyor.

MUTLAKA!

* Sahilde bisiklete binin: Dokuz kilometrelik çakıl sahile bisiklet ve yürüyüş yolları eşlik ediyor. Batum’un pek çok yerinde karşınıza çıkacak yeşil bisikletlerden (‘Batumi Velo’) kiralayıp, şehirde pedal çevirin.

Bisiklet
Kiralık bisiklet durakları her yerde

* Eski Bulvar’da yürüyün: Sahildeki bulvarla bütünleşmiş yemyeşil park, “Batum sahilinin dâhisi” diye anılan Fransız bahçıvan Michel D’Alfonse’nin eseri. 1800’lerin sonlarında yarattığı manolya ve palmiyelerle bezeli bu huzur vahasının sürprizi, bambular. Ama -benim gibi- diplerine fazlaca sokulursanız, üzerlerine kazınmış ‘Resul’, ‘Zekiye’ gibi isimleri görüp utanabilirsiniz.

batum_bambu2
Bulvardaki parkın göğe yükselen bambuları
batum_bulvar_palmiye
Eski Bulvar’ın üzeri yosun tutmuş palmiyeleri

* Botanik Bahçesi’nde saatler geçirin: Batum’un yarı tropik iklimi, burada dünyanın en büyük ve zengin botanik bahçelerinden birini yeşertmiş. 1880’lerde Rus botanikçi Andrey Nikolayeviç Krasnov tarafından kurulan botanik bahçesi, Avustralya’dan Kuzey-Güney Amerika’ya kadar 2 bin 500’den fazla bitki ve ağacın ev sahibi. Merkeze dokuz kilometre mesafede. Giriş 6 TL. http://bbg.ge

batum_botanik
Botanik Parkı’nda bu gibi nefes kesen manzaralar olağan
batum_botanik2
Ağaç devrilmiş ama dalları hâlâ çıkıyor. Yer yine Botanik Parkı.

* Kamu Hizmetleri Binası’na bir göz atın: Modern mimarisi dikkat çekici. Ama şaşırtıcı olan içindeki düzen. Bu binada haftanın yedi günü aklınıza gelebilecek bütün kamu hizmetleri veriliyor (100’ün üzerinde farklı konuda). Köhne devlet daireleriyle alakası yok. İçinde, insanların hizmet alırken çocuklarını bırakabilecekleri bir oyun parkı bile var. 2012’de burayı ziyaret eden dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “Bize de lazım” demiş. www.psh.gov.ge

* Ali ve Nino Heykeli’ni görün: Gürcü heykeltıraşressam Tamar Kvesitadze’nin dev hareketli eseri, ilhamını Kurban Sayid’ın Müslüman Ali ve Hıristiyan Nino’nun imkânsız aşkını anlattığı romanından alıyor.

Ali ve Nino Heykeli
Şehrin en gösterişli heykelleri olan yedi metre yüksekliğindeki ‘Ali ile Nino’, Mucizeler Meydanı’nda. Hareketli heykeller, belirli aralıklarla birleşip ayrılıyor. (2010)

VAKTİNİZ VARSA

* Sarp Sınır Kapısı: Batum’a 20 kilometre mesafede. Türkiye sınırına yaklaştıkça benzerleri bizim Karadeniz sahil hattında bol bol görülen beton yığınlarının işgali başlıyor. Sınırın Hopa tarafındaki camiye, Sarpi tarafı kiliseyle karşılık vermiş. Sınır binasının mimarisi görülmeli.

* Aziz Nikoloz Kilisesi: Tesadüfen bir bebeğin vaftiz törenine denk geldik. 1865’te Batum’da yaşayan Rumların maddi desteğiyle inşa edilmiş. Haç şeklindeki kilise, Piazza Meydanı’nın yanında.

* Gonio Kalesi: Gürcistan’ın en eski yerleşimleriyle çevrili. Roma, Bizans ve Osmanlı tabakasından oluşuyor. Hz. İsa’nın 12 havarisinden Matata’nın mezarı burada.

* Makhuntseti Şelalesi: Keda bölgesinde. Küçük ama ekim ayının da etkisiyle debisi yüksekti. Yakınlarındaki Kraliçe Tamara Köprüsü’ne uğrarsanız üzerinden geçin ve bir dilek tutun.

batum_selale
Makhuntseti Şelalesi’nde…

PRATİK BİLGİLER

  • Bizim için Antalya ne ise, Gürcistan için de Batum o. Normalde 180 bin olan nüfus, yazın iki katına çıkıyor.
  • Gürcistan’a girişte vize ya da pasaport gerekmiyor. Kimlik yeterli. Sadece, girişte verdikleri belgeyi kaybetmeyin, çünkü çıkışta gerekecek.
  • Türk Lirası’nı şehirdeki döviz bürolarında kolaylıkla Gürcü para birimi Lari’ye çevirebilirsiniz. (1 Lari=1.19 TL)
  • Bu kadar turist ağırlayan bir şehirde hediyelik eşya kültürü niye gelişmemiş bilinmez. Tavsiyem, Piazza Meydanı.
  • Şehre, özellikle hafta sonları Trabzon, Rize ve Artvin’den gelen çok. Pek çok yerde Türkçe tabelalar göreceksiniz.
  • Henüz alışveriş merkezi yok. Ama merak etmeyin (!) yolda; inşaatı sürüyor.
  • Şehirde bir ‘Türk mahallesi’ de var. 1886 yapımı Orta Cami’nin etrafında konuşlanmış mahalleye girdiğinizi Türkçe tabelalar, pastaneler ve kahvehanelerden anlıyorsunuz. “Özensiz mekânlar” ve “meraklı bakışlar” diyeyim ve bu faslı uzatmayayım en iyisi.
  • Batum, Gürcistan’ın en büyük liman kenti. Aynı zamanda, Azeri, Kazak ve Türkmen petrolünün toplandığı ve dünyaya açıldığı bir terminal. Botanik Parkı’na giderken, etrafı saran kokuyu duyunca bu bilgi işinize yarayabilir.
  • Batum, Acara Özerk Bölgesi’nin başkenti. Ülkedeki diğer özerk bölge Abhazya.

NE YENİR?

Gürcü mutfağında ceviz ve nar bolca karşınıza çıkıyor. Sofraların şarap hariç demirbaşları şöyle:

  • Haçapuri: Peynirli, tereyağlı leziz bir hamur işi. Hemen her öğünde sofraya geliyor, ama en iyi örneğini işin piri olan Retro’da tattım. Mide fesadı geçirmek istemiyorsanız küçük boyunu sipariş edin ve “hafif olsun” derseniz, yumurta koydurmayın.

    hacapuri_batum
    Haçapuri
  • Limonati: Armutlu ve tarhun otlu çeşidi olan bir gazoz. Tahtını Coca Cola bile sarsamıyormuş.
  • Cevizli patlıcan: Sofraların vazgeçilmez mezesi. Narla ikram ediliyor.

NEREDE YENİR?

  • Riviera Restoran: Karadeniz sahiline nazır. Merkeze çok yakın. Akşamları canlı müzik var. Lezzetler harika, fiyatlar makul. Tel: +995 422 29 22 22
  • Megrul-Lazuri: Şarap mahzenini andırıyor. Yemekleri de atmosferi gibi güzel. Merkeze yakın. www.restornebi.com/megrul-lazuri
  • Acara Şarap Evi: Yediğim en iyi yemekler buradaydı. Tadı damağımda kalan mısır ekmeği ve altında yufka benzeri hamur parçaları olan tereyağlı çökelek peynirli ‘sinori’ (Rize’de hamursuz versiyonuna “minci” denir) nefisti. Keda bölgesinin girişindeki şarap evinin küçük bir bağı da var. Alt katındaki mini şarap müzesini gezebilir, şömine başında ya da dağlara bakan şık bahçesinde oturabilirsiniz. Yemeklerin eşlikçisi çeşit çeşit şarap. Tel: +995 322 53 00 33

ajarian_wine_house_1

yemek
Sinori


NASIL GİDİLİR?

Hopa’daki Sarp Sınır Kapısı’ndan geçip, yarım saatte Batum merkeze ulaşabilirsiniz. Ayrıca, THY ve Pegasus’un Batum’a doğrudan seferleri var. 1 saat 45 dakikalık uçuştan sonra, Türkçe “Hoş geldiniz”le karşılanıyorsunuz.

NEREDE KALINIR?

  • Radisson Blu Hotel: İtalyan mimar Michele De Lucchi’nin elinden çıkma. Konforlu, merkezi. Ve bir otelle ilgili verilebilecek en tuhaf öneri konusunda kışkırtıyor. Ama yapmam gerek: Roof’a çıkın ve tuvalete girin. Manzarayla aranızda tek şey camlar! www.radissonblu.com/hotel-batumi
  • President Plaza Hotel: Bulvara beş dakika mesafede. Beş yıldızlı seçeneklere iyi bir alternatif. www.presidentplaza.ge
Şununla etiketlendi: